Güven Çetin
“…Mesleği Kutsaldır” Saçmalığı, Bir Akıl Tutulması

Muhafazakar çerçeveden bakan; gerek kamu kuruluşlarında, gerekse etkisini özel sektöre yansıtmayı başaran ideolojik düşüncelerin ürünü olan, bazı mesleklerin kutsallığı söz konusu…
Birey, aldığı eğitim veya yetenekleri doğrultusunda bir çatı altında hizmet satar ve karşılığında maaş alır. İki taraf (kurum-birey) arasındaki sözleşme süresince “hizmet-ücret” ilişkisi süreklilik kazanır. Öyle ki sözleşme şartları bir veya birkaç kere ihlal edildiğinde, sözleşme tek taraflı veya iki taraflı feshedilerek “ne kadar hizmet-o kadar ücret” ilişkisi son bulur.
Ancak ülkemizde, özellikle kamu kuruluşlarında bazı meslekler kutsal addedilmiş ve topluma bu şekilde empoze edilmiştir.
Geçmişi 100 yılı aşmasa da halk meslekler çerçevesinde “kutsallık” kavramını benimsemiş ve ilgili meslek erbabına bunu bir hak, daha da önemlisi vicdani bir hak olarak vermiştir.
Daha açıklayıcı olması açısından örnekleme yaparak konuyu anlatacağım.
Örnek 1; Bir pazarlamacı, eğitimini aldıktan sonra bilgisini, becerilerini ve zamanını bir ücret (maaş) karşılığında; ürünlerini pazarlama ihtiyacı olan bir kuruma satar ve aldığı ücret karşılığında çalıştığı kuruma sözleşmesi çerçevesinde hizmet eder. Ürün veya hizmet ne olursa olsun maaş aldığı kurum adına konuşur ve o kurum için hizmet üretir.
Kurum veya pazarlamacı ya da her iki taraf sözleşme şartlarından birini yerine getirmediğinde sözleşme iki taraflı veya tek taraflı son bulur.
Örnek 2; Bir öğretmen, eğitimini tamamladıktan sonra, bilgi ve becerisi ve zamanını çoğunlukla kamu kuruluşlarına, nadiren özel sektöre bir ücret (maaş) karşılığında satar. Öğretmen aldığı ücret karşılığında Milli Eğitim Bakanlığı çatısı veya denetiminde, çocuklara bilgi verir, eğitir/öğretir.
İki örneği karşılaştıracak olursak, pazarlamacı, işletme mezunu ise 4 yıllık lisans eğitimi almış, yüksek lisans yapmışsa 6 yıl, birkaç master yaptıysa 8-10 sene üniversite eğitimi almış bireydir.
Öğretmen, 4 yıllık lisans aynı şekilde yüksek lisans ve master yaptıysa yine 8-10 yıl üniversite eğitimi almış bireydir.
Her iki örnek için de 4 yıl yeterli olabilmektedir.
Hepimiz biliyoruz ki ilkokul hatta öncesine gidecek olursak ana okuldan başlayan “öğretmenlik kutsaldır, öğretmen kutsaldır” safsatasını her yıl yaşıyoruz. Minimum 1 hafta önceden başlayan, insanların zamanını gereksiz yere harcayan öğretmenler günü zihnimize kazındı.
Biz bunu nasıl kabullenmeyelim ki, bize notları veren öğretmen, gün de öğretmenler günü ise bunu kabullenmemek demek, bile bile lades demektir ki o yaşlarda karşı çıkma iradesini göstermek üstün bir zeka ve cesaret gerektirir.
Öğretmenlerin de menfaat beklentisine kapılmadıklarını anlamak ve ona göre pozisyon almak yine üstün zeka gerektirir.
Alınan hediyelerin parası veliler tarafından verilsede, harçlığından veren öğrencilerin sayısı da az değildir. Diğer taraftan alınan hediyelerin oluşturduğu pastanın büyüklüğünü, yalnızca özel günde ve o hafta piyasaya sürülen paranın büyüklüğü milyon dolarlarla ifade edilirken, öğrenci aldığı hediyenin piyasada oluşturduğu etkiden habersizdir, yorum yapabilecek bilgi ve düşünce gücünde değildir.
Şimdi kutsallık kavramı üzerinde duralım; Bir şey’in kutsal olması için, ilahi bir niteliğin olması veya ilahi güç tarafından gönderilmiş olması gerekir. Kutsal kabul edilen değerlerin hiçbirinde herhangi bir ücret kaygısı, maaş sorunu olmamıştır. Çünkü kutsal ise kutlu kılan, metaya muhtaç etmez ya da muhtaç kılacak kadar aciz değildir.
Peygamberlik kutsaldır, maaşları yoktur, metaya muhtaç edilmemişlerdir.
Hangi akıldır ki bugün öğretmenlik kutsaldır diyebilmektedir. Öğretmen kendisine verilen maaşı beğenmezken hangi akıl öğretmene kutsalsın der?
Bir tarafta menfaatlerini gözetleyen, çıkarlarını ön planda tutan birey var, diğer tarafta O'na sen kutsalsın, mesleğin kutsaldır diyen bir akılsızlık var…
Öğretmen, Asker, Polis, Mühendis, Mimar, Doktor, Pazarlamacı, Marangoz Ustası, Çiftçi, … Herhangi bir mesleğin kutsal addedilmesi bir safsatadan ibarettir.
Eğer bir kutsallık söz konusu ise, işini en iyi yapan, insan için en iyi hizmet ya da ürünü üreten ödüle, hediyeye layık görülmeli ve onurlandırılmalıdır.
Çünkü kutsallık kavramı ile maddi menfaatler birlikte değerlendirilemez; Maaşına az zam geldi diye yürüyüş yapanlar, grev yapanlar ya da bu hakları kendilerinde görenlerin kutsallığı bir akıl tutulmasıdır.
Toplumda, üretim faaliyetlerinde bulunan her bireyin yaptığı işin bir önemi, dolayısıyla bir talep edeni vardır. Talebin yoğun olduğu ürün veya hizmet üreticilerinin icra ettikleri meslekler, talepler olduğu sürece değerleri artacaktır.
Sistemin geneli dikkate alındığında ilkokuldan başlayan eğitim sürecinde sınavlarla bireyler bu mesleklere hazırlanmaktadırlar. Eğitim süreci bittiğinde her birey bir mesleğe yönelmektedir. En çok istenen, yani talebin yoğun olduğu meslekler için üniversiteler kontenjan belirlemekte ve yüksek puanlar istemektedirler. Bir yıl çok yüksek puanla öğrenci alan bir meslek bölümü sonraki yıllarda hiç talep almayabilir, hatta kapanan birçok bölüm vardır...
Acaba çocuklar eğitim sisteminde girdikleri çıkmazda kendi kutsal değerlerini kendileri mi üretiyor, yoksa sistem mi onlara kutsal değerler üretiyor…
…İnsan kendi kutsalını üretirse…
05/02/2014
Bu makale 15595 kişi tarafından okundu.